Makale
Makale
İbn ‘Acîbe’nin Kur’ân Tefsirinde Kozmik Öznellik
Cosmic Subjectivity in Ibn ‘Ajība’s Qur’ānic Exegesis
Mariya Golovacheva
Yıl 2024, Sayı 1, Sayfalar:36-53
In his autobiography the Moroccan Sufi Aḥmad Ibn ‘Ajība cites an incident in which his saintly grandmother gives a command to a snake and the reptile fulfils the lady’s order. Undoubtedly, the story demonstrates the special powers granted to the saintly woman, but is the snake she interacts with also special? Or do natural entities in general understand and know more than we ordinarily think? Whereas the Qur’ān repeatedly emphasises the “animated quality of nature,” portraying the conscious, knowing and even wise cosmos, the works of exegesis often interpret such verses metaphorically (majāz) as eloquent expressions of God’s power and universal submission to it. How to reconcile this widespread figurative understanding with the numerous Sufi accounts of the alive, knowing, and understanding cosmos (similar to the incident mentioned by Ibn ‘Ajība)? To answer this question and more broadly, to reflect upon the understudied issue of cosmic subjectivity in the Sufi works of tafsīr, this article looks into Ibn ‘Ajība’s Qur’ānic commentary al-Baḥr al-Madīd (The Immense Ocean), which masterfully blends exoteric and esoteric approaches to the scripture and which is aimed at general public (rather than the initiates on the Sufi path). Whereas the Sufi master himself clearly perceives everything in creation as an understanding subject, he also succeeds in seamlessly bringing together various interpretations (including purely metaphorical readings), recognising their validity and suitability for different audiences. The highest level, however, is to realise that the literal meaning of the Qur’ānic description of the cosmos accurately captures the aspects of reality hidden from senses: the spiritually enlightened actually “see” with the eye of baṣīra that the cosmos is alive, conscious, and knowledgeable, and that everything in it is ultimately a vessel manifesting Divine names.
Faslı sûfî Ahmed İbn ‘Acîbe otobiyografisinde, büyükannesinin bir yılana emir verdiği ve sürüngenin de bu mübarek hanımın emrini yerine getirdiği bir olaydan bahseder. Kuşkusuz bu hikâye bu azîz kadına bahşedilen özel güçleri göstermektedir, ancak burada özel olan sadece o mudur yoksa iletişim kurduğu yılan da özel bir varlık mıdır? Ya da genel olarak doğal varlıklar normalde düşündüğümüzden daha fazlasını anlayıp bilebilir mi? Kur’ân, defaten, “doğanın canlı niteliğini” vurgulayarak onu bilinçli, bilen ve hatta bilge bir kozmos olarak tasvir ederken, tefsir eserleri, bu tür âyetleri genellikle mecâzî olarak yorumlayarak onları, Allah’ın kudretinin ve âlemin O’na zorunlu teslimiyetinin belagatli ifadeleri olarak görür. O halde bu yaygın sembolik okuma anlayışını, canlı, bilen ve anlayan bir kozmosun (İbn ‘Acîbe’nin bahsettiği olaya benzer şekilde) sufilerin hayatlarındaki sayısız tezâhürüyle nasıl uzlaştırabiliriz? Bu makale, bu soruyu cevaplamak ve daha geniş anlamda, tasavvufî tefsirlerde az çalışılmış bir konu olan kozmik öznellik meselesi üzerine düşünmek amacıyla, İbn ‘Acîbe’nin kutsal kitaba zâhirî ve bâtınî yaklaşımları ustalıkla harmanlayan ve (tasavvuf yolundaki sâliklerden ziyade) halkın geneline yönelik telif ettiği el-Bahrü’l-Medîd (Uçsuz Bucaksız Okyanus) adlı Kur’ân tefsirini incelemektedir. Mürşidin kendisi yaratılıştaki her şeyi bilen birer varlık olarak algılarken, aynı zamanda farklı yaklaşımları (tamamen metaforik okumalar da dahil olmak üzere) sorunsuz bir şekilde bir araya getirmeyi, bunların geçerli ve farklı kitleler için farklı uygunluklara sahip olduğunu kabul eder. Bununla birlikte, buradaki en yüksek seviye, Kur’ân’ın âlem tasvirinin sözlük anlamıyla, hakikatin duyulardan gizlenen yönlerini isabetli bir şekilde ele geçirdiğini fark etmektir: Ruhsal olarak aydınlanmış kişi, kozmosun canlı, idrâk sahibi ve bilgili olduğunu ve içindeki her şeyin, nihayetinde İlahi İsimler’i tezâhür ettiren birer mazhar olduğunu basîret gözüyle gerçekten “görür”.